Kadın girişimciliği desteklenmelidir
Bu ay kadın girişimciliği ve sosyal sorumluluk anlayışımızdan bahsetmek istiyorum: Ünlü Yunan filozofu Aristoteles, ekonomiyi “ev idaresi” olarak tanımlar. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bugünkü ekonominin kökeni de, kuralları da bu sözcükten çıktı. Yani evden, yani evi başarılı bir şekilde yöneten, yeme-içmeden giyime kadar ihtiyaç duyulan her şeyi temin edip hazır eden, evde bir denge oluşturup huzuru sağlayan kadından...
Bu basit bilgi bile, bize kadının ekonomi ve ticaretin gelişimindeki yol gösterici rolünü belirtmeye yetiyor. Bu gerçek, tüm toplumlar için geçerli olduğu gibi biz Türkler için de geçerlidir. Türkiye’de sanılanın aksine kadın girişimciliğinin bin yıla yaklaşan kurumsal bir tarihi vardır. Sözgelimi 1200’lü yıllarda Anadolu’da, Kayseri ve Nevşehir’de kadın girişimciler vardı. Bunlar Anadolu’yu Türk yurdu kılan dört unsurdan biriydi ve isimleri de Bacıyân-ı Rûm’du, yani Anadolu Bacıları...
Ahilik çerçevesinde örgütlenen bu topluluk, Anadolu kadınlarını askerlikten üretime, sosyal hayattan kültür- sanata kadar çeşitli alanlarda eğitiyordu. Anadolu ile kadınların sosyal ve ekonomik alanlarda kalkınıp gelişmesini sağlamayı amaçlıyordu. Bu da gösteriyor ki, Türk kadını yüzlerce yıldır ekonomide aktif rol oynamış, ticaret yapmıştır. Tüccarlara kredi açıp ortak olmuştur...
Kadınlarımızın sahip olduğu bu girişimci ruh, bugün yepyeni bir evreye girdi. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadın girişimcilerin sayısının arttığı ekonomiler büyük ivme kazanıyor. TOBB ve İSTİB olarak biz de kadın girişimcilere büyük önem veriyoruz. Onların hem şirket yönetiminde hem de üretim araçlarında ortaya koydukları farklı bakış açılarının ekonomiye dinamizm getirdiğini görüyoruz.
Kadın girişimcilerimizin önündeki engelleri ortadan kaldırmak için çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Hepsinden önemlisi, kadın girişimcilerse pozitif ayrımcılık uygulayan bir yaklaşımı benimsiyoruz. İnanıyorum ki, başta STK’lar ve Hükümet olmak üzere her sorumluluk sahibinin gayretiyle, kadın girişimcilerin Türkiye’deki sayısı hızla artacak ve hak ettiği yere gelecektir.
Diğer taraftan çok önem verdiğimiz bir konu da sosyal sorumluluk çalışmalarımızdır. Bu sayımızda gördüğünüz gibi İSTİB olarak eğitimi birinci sosyal sorumluluk alanı olarak benimsemiş durumdayız. İstanbul’u ana sorumluluk alanımız olarak belirleyip öncelikle eğitim kurumlarımıza el uzatıyoruz. Onların maddî-manevî tüm ihtiyaçlarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Böylece İstanbul iş dünyası olarak içinden çıktığımız İstanbul’a karşı bir nebze olsun vazifemizi yerine getirmeye gayret ediyoruz. Bu çalışmaları yapmamızın ana sebebi, eğitime olan sarsılmaz inancımızdır. Eğitim ile ticaret bir bütündür. Eğitimin kalitesi arttıkça ticarete yön verin insan gücümüzün niteliği de yükselecek, bu da ekonomimizin büyüyüp gelişmesini sağlayacaktır.