İstanbul Ticaret Borsası

 


  • BAŞKAN'DAN
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

    Aralık
    2016
    Bu vatan bizim, bu topraklar bizim

    2010 yılında Arap Baharı başladığında Tunus’taki ilk protesto gösterilerinin tüm Ortadoğu ülkelerini ve   Türkiye’yi, dolayısıyla tüm İslam coğrafyasını bu denli derinden etkileyeceğini kimse tahmin etmemişti. Yine kimse, o olaylar sırasında Mısır’da Hüsnü Mübarek’in, Tunus’ta Zeynel Abidin bin Ali’nin, Libya’da Kaddafi’nin iktidardan gideceğini öngörmemişti. Bunların hepsi oldu ve üstelik “Arap ülkelerine demokrasi geliyor, özgürlük yaygınlaşıyor” adı altında gerçekleşti.

                                                                                       

    Ardından 26 Ocak 2011’de Suriye’de gösteriler ve ayaklanmalar başladı. Böylece Türkiye’nin en uzun sınıra sahip olduğu ülkede halen devam etmekte olan çatışmalar da start almış oldu. O günden bugüne Suriye kan gölüne döndü. İŞİD’den PKK/PYD’ye kadar terör örgütlerinin, Rusya’dan ABD’ye kadar tüm büyük güçlerin cirit attığı bölge, Türkiye’nin varlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik büyük bir tehdit haline geldi.

     

    Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki İslam ülkelerinde yapılan bu operasyonların ortak bir özelliği vardı. Bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyenler, kendisine direnen iktidar sahiplerini özgürlük adı altında tertiplenen gösteriler ve ayaklanmalarla göndermişti. Kendi talimatlarını dinlemeyen liderleri ipe gönderirken, daha uysal davrananlara hayatlarını inzivada geçirme fırsatı verilmişti.

     

    Bu ülkelerde başarıya ulaşan planın benzeri Türkiye’de de Gezi olaylarıyla devreye sokuldu. Ancak başarıya ulaşamadı. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümet, bu olayları masum bir özgürlük hareketi olarak değil, kökü dışarıda olan bir terör olayı gibi değerlendirerek, en sert önlemleri aldı. Böylece hevesleri kursaklarında kaldı, ama amaçlarından vazgeçmediler.

     

    Önce Türkiye’nin güneyindeki istikrarsızlık giderek büyütüldü. Suriye ve Irak’ta faaliyet gösteren terör örgütünden bir devlet çıkarma projesinin, hükümetin ülke içindeki sorunlarla uğraştırılmasıyla kolayca yürürlüğe koyulması düşünüldü. Ancak bunda da başarılı olamadılar. Türkiye, kendi inisiyatifi dışında Ortadoğu’nun şekillenmesine izin vermeyeceğini hissettirince, 15 Temmuz darbe girişimi geldi. Orada da başarılı olamadılar.

     

    Türkiye, ordusuyla Suriye’ye girip bu türlü gözdağlarına pabuç bırakmayacağını gösterince, en büyük kozlarını oynamaya sıra geldi. Şimdi ekonomik enstrümanları, Türkiye üzerinde bir terbiye aracı olarak kullanmaya çalışıyorlar. Doların ani yükselişinin en basit ve doğru açıklaması budur.

     

    Bu yüzden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, “Altını piyasaya sokalım. Döviz ile borçlanmayı bırakalım. Bu süreci dayanışma içinde atlatmalıyız. Bu vatan bizim, bu topraklar bizim” dedi. Hatta Türkiye üzerinde oyun oynayan güçlere seslenerek, “Bugün de dövizi silah gibi kullanarak, Türkiye’yi dize getireceğinizi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Ben milletime inanıyorum” diye haykırdı. Biz Cumhurbaşkanımızın bu haykırışına, İstanbul iş dünyası olarak yürekten destek veriyoruz. Türk tüccarı olarak Cumhurbaşkanımıza yalnız olmadığını gösteriyoruz.

     

    Yeri gelmişken gururla ifade etmek isterim ki, İstanbul Ticaret Borsası’nın, göreve geldiğimiz 2013 yılından itibaren hiçbir şekilde döviz hesabı olmamıştır, biz görevde olduğumuz sürece de olmayacaktır. Bu vesileyle milli ve yerli duruş sahibi bir Borsa olarak, Türk lirasına güvenmeyenden Türk tüccarı olamayacağının altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

     

    Saygılarımla